top of page

YAPAY ZEKA MI İNSAN MI? KARBON AYAK İZİ ÜZERİNE BİR İNCELEME

Son yıllarda herkesin odağı yapay zekanın (YZ) dönüştürücü gücüne yönelmiş durumda. Bu dönüşümün öncülerinden biri olan ChatGPT, 2022 yılının sonunda kullanıma sunuldu. Lansmanından sadece beş gün sonra 1 milyon kullanıcıya ulaşan ChatGPT, birkaç ay içinde 100 milyon aktif kullanıcıyı geçti. 2023 yılı sonunda ise bu rakam, 200 milyon aylık aktif kullanıcıya ulaştı.

Ancak yapay zeka dünyası sadece OpenAI'ın ChatGPT’si ile sınırlı değil. Amazon’dan Microsoft’a kadar birçok teknoloji devi bu alana büyük yatırımlar yapmaya başladı. Şu anda dünyanın en değerli şirketi olan NVIDIA, yapay zeka alanındaki yatırımlarının önümüzdeki yıllarda 1 trilyon dolara ulaşacağını öngörüyor.

Bu büyüme büyük bir heyecan yaratırken, yapay zekanın karbon ve su ayak izi konusundaki endişeler de giderek artıyor. Prof. Scott Galloway, önümüzdeki 5 yıl içinde yapay zekanın enerji talebinin 40 milyon hanenin tüketimine eşit olabileceğini öngörüyor. Hugging Face ve Carnegie Mellon Üniversitesi’nden araştırmacıların yaptığı bir çalışma ise tek bir görüntü üretmenin, akıllı telefonunuzu tamamen şarj etmek kadar enerji tükettiğini gösteriyor.

Bu gelişmeler yapay zekanın çevresel etkilerinin ciddi olduğunu doğrulasa da diğer bir açıdan bakıldığında YZ gerçekten sadece tüketim odaklı ve negatif bir güç mü? Nature dergisinde yayımlanan ilginç bir çalışma, yapay zeka araçlarının, insanlara kıyasla aynı görevleri yerine getirirken çevre üzerindeki etkisinin çok daha düşük olduğunu ortaya koyuyor.


YAPAY ZEKANIN KARBON EMİSYONLARI: İNSANLARLA KARŞILAŞTIRMALI BİR BAKIŞ

ChatGPT, BLOOM, DALL-E2 ve Midjourney gibi popüler yapay zeka sistemleri ile bu görevleri gerçekleştiren insan bireylerin karbon emisyonları karşılaştırıldığında, YZ'nın çevre üzerindeki etkisinin çok daha düşük olduğu gözleniyor. Örneğin, GPT-3'ün eğitimi, beş otomobilin ömür boyu ürettiği karbon emisyonuna eşdeğer bir çevresel maliyet yaratıyor. Ancak, bu eğitim sürecinin sonucunda ortaya çıkan yapay zeka sistemleri, günlük kullanımda insanlardan çok daha düşük enerji tüketiyor ve aynı görevleri çok daha az çevresel etkiyle yerine getiriyor.


Yapay zekanın çevresel etkisini daha net anlamak için yazı yazma görevlerinde YZ ile insanları karşılaştıran çalışmalar dikkat çekici sonuçlar sunuyor. Bu grafik, bir sayfa metin yazma görevinde yapay zeka ve insan kaynaklı CO2e emisyonlarını karşılaştırmaktadır. Yapay zeka yazımı (BLOOM veya ChatGPT aracılığıyla), insan bir yazarın yazdığı her sayfa başına 130 ila 1500 kat daha az CO2e üretir. Yapay zeka ayrıca, insanları desteklemek için kullanılan bilgisayarların ürettiği CO2e'den de önemli ölçüde daha az emisyon üretir.


Yapay zeka destekli görsel üretim sistemleri de benzer bir tablo sunuyor. Bu grafik, bir görüntü oluşturma görevinde yapay zeka ve insan kaynaklı CO2e emisyonlarını karşılaştırmaktadır. Yapay zeka görsel üretimi (DALL-E2 veya Midjourney aracılığıyla), insan yaratıcılarına kıyasla görüntü başına 310 ila 2900 kat daha az CO2e üretir. Yapay zeka, insanları desteklemek için kullanılan bilgisayarlara kıyasla da çok daha az CO2e üretir.

Bu bulgular, yapay zekanın insanlara kıyasla enerji ve kaynak kullanımı açısından çok daha verimli olduğunu açıkça ortaya koyuyor.


YAPAY ZEKA: SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR GELECEK İÇİN UMUT

Yapay zekanın gelecekteki çevresel etkileri olumlu yönde şekillenebilir, ancak bazı riskleri de göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bunlardan biri, Rebound etkisi olarak bilinen olgu. Bu etki, teknolojilerin daha verimli hale gelmesiyle ortaya çıkan beklenmedik bir sonuçtur. Daha düşük enerji tüketimi, maliyetlerin düşmesine neden olur ve bu da teknolojiye olan talebin artmasına yol açar. Sonuç olarak, toplam enerji tüketimi artabilir. Yani, yapay zekanın enerji verimliliği ne kadar artarsa, bu teknolojilere olan talep de aynı oranda büyüyebilir ve genel enerji kullanımında bir artış yaşanabilir. Bu nedenle, yapay zekanın çevresel etkilerinin sürekli olarak izlenmesi ve kontrol altına alınması gerekiyor.

Bununla birlikte, bu potansiyel riske rağmen yapay zeka, doğru yönetildiğinde topluma ve çevreye önemli faydalar sunma kapasitesine sahiptir. Yapay zeka, enerji verimliliğini artırırken, sürdürülebilirlik adına yenilikçi yaklaşımlar geliştirilmesine yardımcı olabilir. Tıpta yeni tedavi yöntemlerinin keşfi, eğitimde bireysel öğrenme süreçlerinin iyileştirilmesi ve farklı sektörlerde iş verimliliğinin artırılması gibi alanlarda yapay zeka önemli rol oynayabilir. Dahası, yapay zekanın bu faydaları, çevresel maliyetlerin çok daha düşük olmasıyla birleştiğinde, gelecekte hem toplum hem de gezegen için daha sürdürülebilir bir çözüm sunma potansiyeline sahip olduğunu gösteriyor.

Albert Einstein’ın dediği gibi: "Problemleri, onları yarattığımız seviyede çözemeyiz." Yapay zeka, karşılaştığımız çevresel ve toplumsal zorluklara çözüm getirmek için yepyeni bir bakış açısı ve teknoloji sunuyor.

Sonuç olarak, yapay zeka teknolojileri yalnızca karbon emisyonlarını azaltmakla kalmıyor, aynı zamanda verimliliği artırarak daha sürdürülebilir sistemler yaratmaya da yardımcı olabilir. Bu nedenle, YZ'nın gelecekteki kullanımının, topluma derin faydalar sunarken çevresel zararları telafi edebileceği bir dönüşüm sağlama potansiyeline sahip olduğunu görebiliriz.


Kaynakça:





Comments


bottom of page